Korona virüsüne karşı bağışıklığınızı nasıl güçlendirebilirsiniz?

Bağışıklık sistemini, diğer bir deyişle immün sistemi güçlendirmek çok boyutlu bir süreçtir. Kişisel hijyene önem vermek (örneğin elleri sık sık sabunla yıkamak), dengeli ve yeterli beslenmek, yeterli uyumak, yeterince egzersiz yapmak, mikrobesin eksikliklerini fark edip yerine koymak, meyve yemek, stresi en aza indirmeye çalışmak, toplu yapılırsa daha etkilidir.

Bağışıklık (immünite), başta enfeksiyon hastalıkları (ör., COVID19) olmak üzere hastalıklara direnci, hastalıklarla baş etmeyi ve onlara galip gelmeyi tanımlar. Bağışıklık sistemi (immün sistem), enfeksiyonlara karşı direnci sağlayan insan vücudundaki organlar, dokular, hücreler, moleküller topluluğudur.

Bağışıklık sistemi, mikroorganizmalara karşı zafer kazanmak için çok sayıda silah sistemine sahiptir. Örneğin solunum yoluyla bir virüs tehdit oluşturduğunda, burundan nefes alan kişinin burnunda makrofaj hücreleri, kan damarlarında antikorlar, kompleman molekülleri, lenfatik sistemden B hücreleri, T hücreleri, öldürücü (killer) hücreler, gücü ve farkındalığı ölçüsünde harekete geçer. Ağızdan nefes alan bir kişide de tonsiller ilk defansta yer alan yapıdır.

Enfeksiyonlar, insanda hastalık yapan nedenler arasında sık karşılaşılan hastalıklardır. Hafif nezleden yaşamı tehdit eden enfeksiyonlara kadar geniş bir yelpazede yer alırlar. Hastalığa sebep olan mikroplar (patojenler), ilk olarak insan vücudunun dış zırhını geçmelidir (deri ya da iç organların yüzeyini döşeyen hücre döşemesini). İnsan vücudunun en büyük organı olan insan derisi, mikroplarla baş etmede ilk bariyerdir. Bu sebeple, kişisel hijyen, elleri sabunla yıkama dahil, cildi de yıpratmadan sık sık duş almak önemlidir. Cilt kuruluğuna karşı da, zeytinyağı bile olsa duş sonrası cildi besleyen bir formül uygulamak da önemlidir.

Bağışıklık sisteminin daha güçlü olması için hijyen, besin, uyku, egzersiz, zihin rahatlığı gerekir.

Bağışıklık sisteminin beslenme tarafındaki gücünü artırmak için, virüs, antiviral anahtar kelimeleriyle Prof. Dr. Erdem Yeşilada’nın İyileştiren Bitkiler kitabını taradığımda bulduğum bilgileri paylaşıyorum.

Karanfil çayı

Karanfil içerisindeki etkili bileşenler uçucu özellikte olduğundan, demleme şeklinde hazırlanmalıdır. Kapaklı demlik ya da fincan içerisindeki taze kaynatılmış su içerisine, tercihen kullanılmadan hemen önce kaba parçalanmış halde karanfil tomurcukları atılarak 5- 10 dakika bekletilir. Miktarı, istediğiniz lezzet derecesine göre değişebilir. Ayrıca tarçın, zencefil, zerdeçal gibi baharatlar ile birlikte farklı lezzetler yaratılabilir.

Ihlamur çayı

Viral veya bakteriyel boğaz enfeksiyonlarında yüksek ateş, kırgınlık gibi şikayetlerin yanı sıra hastaları bezdiren şikayetlerden biri de “inatçı öksürük”: Öksürük şikayetlerinin hafifletilmesinde aklımıza ilk gelen çözümlerden biri sanırım ıhlamur içmektir. Ihlamur, bileşiminde bulunan müsilajlar yardımı ile boğazda tahrişlerin önlenmesini sağlarken, flavonoit tipi bileşenleri yangı giderici ve ağrı kesici etkisi ile, tahriş olan alanın onarımına yardımcı olmakta ve uçucu bileşenleri (linalool) ise hastanın yatışmasını, rahatlamasını sağlamaktadır.

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Çocuklarda balgam nasıl atılır?

Zerdeçal (Curcuma longa)

Zencefil ile aynı bitki grubundan, yani akrabası (Zingiberaceae). Türkçede “zerdeçal, zerdeçöp, Hint safranı” gibi isimler ile ya da İngilizce “turmeric” olarak adlandırılıyor. Uzakdoğu’da yetiştirilen tropik bir bitki. Esasında Türk yemek kültüründe diğerlerine göre daha az aşina olduğumuz bir baharat. Suda kaynatılıp kurutulmuş kökleri (rizom), öğütülerek Hintlilerin meşhur baharat karışımı “köri”nin temelini oluşturuyor. Köriye karakteristik koyu sarı rengini ve lezzetini veren de zerdeçal. Bu sarı rengi nedeniyle peynirler, tereyağı gibi gıdaların yanı sıra deri ve giysi gibi malzemelerin renklendirilmesinde de yararlanılıyor. Bu nedenle “Hint safranı” olarak da adlandırılıyor.

Bilhassa çorba, tavuk, balık çorbası/güveci gibi yemeklerde aranılan bir çeşni. Yapılan deneysel çalışmalar ile gerek zerdeçal özütlerinin ve gerekse içerisindeki başlıca etkili bileşenleri fenolik yapıdaki kurkuminlerin, antioksidan ve yangı giderici
etkilerinin olduğunu gösteriyor; virüs, bakteri ve mantar enfeksiyonları, diyabet, alerjiler, artrit, Alzheimer hastalığı ve diğer süreğen hastalıklarda etkili olabileceğine dair deneysel bulgular bildirilmektedir. Zerdeçalın çözünme sorununun yanı sıra ağızdan alındığında vücuttan emilimi de düşük orandadır. Bu nedenle günde 1,5 gram kadar zerdeçalı bal ile karıştırarak yutmak gerekiyor.

Adaçayı

Adaçayının, bakteri ve virüsler üzerinde etkisini ortaya koyan çalışmalar var. Tıbbi adaçayı (Salvia officinalis) olduğunu bildiğimiz, kalitesine güvenilir adaçayını satın alıp (poşet ise 2-3 adet) kapaklı bir büyük fincana (1,50 mililitre) koyunuz. Taze kaynatılmış içme suyunu yaklaşık 80°C’ye gelinceye kadar bekletiniz ve bardağın içine dökünüz. Kapağını kapatıp 5- 10 dakika bekletiniz. Boğazınızın dayanabileceği bir sıcaklığa gelince, şeker ilave etmeden ağzınıza alıp gargara yapabilirsiniz. Günde 6-9 defa bu çay ile gargara yapın. Çayı her gün taze olarak hazırlamak gerekir. Bu karışım biraz yoğun olduğundan çay olarak içmenizi önermem. Bu tedavi sırasında günde 4-5 defa normal şekilde hazırlanmış adaçayı içilmesi de daha başarılı bir sonuç için yararlı olacaktır.

Spirulina

Giderek artan dünya nüfusunu besleyecek alternatif kaynaklar arasında en çok dikkati çekenlerden biri de zengin protein ve vitamin içeriğine sahip su yosunları. Durgun tatlı sularda, açık hava su depolarında veya göletlerde ya da denizlerde oluşan bu mikroalgler arasında spirulina türleri ve klorella türleri şu an piyasada en popüler olanları.

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Mutluluğa giden yol mideden geçer: Mutluluk hormonunu artıran besinler

Bu mikroalgler arasında spirulina (Arthrospira platensis ve A. maxima) türleri Amerika Birleşik Devletleri uzay araştırmalarında NASA tarafından astronotların beslenmesinde başarı ile uygulanması nedeniyle dikkati çekti. Yüzde 70’e varan zengin protein içeriği dışında taşıdığı vitaminler [B- 1 2 vitamini, provitamin A (beta-karotenler), tokoferoller (E vitamini)], çeşitli mineraller, bilhassa demir, fenolik asitler ve gama linolenik asit gibi vücudumuz için gerekli bileşenleri taşımaktadır. Mavimsi rengini veren pigmentler “fıkobilinler” (fıkosiyanin ve allofıkosiyanin), bilirubin gibi safra pigmentlerinin yapısına yakın yapıda olup proteinler ile kompleks oluşturmuştur (fıkobiliprotein).

Spirulina üzerinde yürütülen deneysel (deney hayvanı ya da hücre kültürlerinde) çalışmalarda elde edilen bulgulara dayanılarak çeşitli kullanım önerileri yapılmaktadır: Virüs enfeksiyonları ve alerjilerin tedavisi, bağışıklık düzenleyici, kolesterol düşürücü, antioksidan ve karaciğer koruyucu. Yapısında bulunan “kalsiyum spirulan” adı verilen sülfatlanmış pokisakaritlerin bazı membran virüslerinin gelişimini engellediği, virüslerin konakçı hücre içine sızmasını önlediği deneysel (in vitro ve in vivo) olarak tespit edilmiştir. Bu virüsler arasında uçuk virüsü [herpes simplex virüsü- 1 (HSV- 1 )], grip etkeni influenza A virüsü, kızamık virüsü, kabakulak virüsü, sitomegalovirüs ve AIDS etkeni HIV- 1 virüsü bulunmaktadır.

Propolis

Propolis, eski çağlardan beri tedavi de dahil çok çeşitli amaçlar ile kullanılıyor. Yapılan bilimsel çalışmalar ile yangılı hastalıklar, ülserler, yanıklar üzerinde iyileştirici etkisi bulunduğu ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği ortaya koyulmuş. En dikkati çekici özelliği ise antibiyotik özelliği; bakteri, mantar ve virüs enfeksiyonları üzerinde de etkili olduğu ortaya koyulmuş. Nitekim 12. yüzyıldan kalma kayıtlarda, propolisin ağız ve boğaz enfeksiyonlarının tedavisi için hazırlanan reçetelerde yer aldığı görülmektedir.

Lavanta

Lavanta, kokusunun taşıdığı uçucu yağa bağlı olarak rahatlatıcı ve yatıştırıcı etkilerinin yanı sıra virüs, bakteri, fungus gibi mikroorganizmalara karşı etkili olduğu bilinmektedir.

Ekinezya

Ekinezya solunum sisteminde hastalıklara yol açan virüsleri öldürüyor. 2009 yılında yayımlanan bir çalışma, ekinezya ürünlerinin, soğuk algınlığına (influenza virüsü ve solunum sinsityal virüs) ve uçuğa yol açan virüsleri öldürücü etkisi bulunduğunu gösteriyor. Bu çalışma, ekinezyanın neden solunum sistemi rahatsızlıklarında etkili olduğunu ortaya koyması bakımından önemli. Araştırmanın ortaya koyduğu bulgulara göre, ekinezya hem bu virüsleri öldürüyor, hem de virüslerin yol açtığı yangı etkenlerinin (sitokinler) miktarını kontrol ederek boğaz ve akciğerlerdeki iltihabın yol açacağı hasarı engelliyor.

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Astragalus membranaceus

Türkçe adı yok, çünkü ülkemizde yetişmiyor. O nedenle Latince bilimsel adını kullanıyoruz. Bağışıklık sistemi üzerinde etkili olduğu çok sayıda deneysel çalışma ile de ortaya koyulmuş. Türkiye’de 450 kadar Astragalus türü var ve “geven, keven” olarak biliniyor. Geven balını her sabah bir kaşık alabilirsiniz.

Umckaloaba

Umckaloaba, hem bağışıklık sistemini destekleyici, hem de soğuk algınlığı enfeksiyonlarına yol açan mikroorganizmalar üzerinde antibiyotik benzeri etkisi bulunan ve eczanelerde satılan bir bitkisel ilaç. Güney Afrika sardunyası (Pelargonium sidoides) ya da yerel adı ile “umckaloaba” bitkisinin standardize edilmiş kök özütü formülleri (EP 7630) ile yürütülmüş bilimsel klinik çalışmalar (randomize ve plasebo kontrollü), soğuk algınlığında, üst solunum yolu enfeksiyonlarında belirgin bir yararı bulunduğunu ortaya koyuyor.

Klinik çalışmalar gerçekten yüksek bir hasta (erişkin veya çocuk) sayısı üzerinde yürütülmüş; akut bronşitte 2.317 ve akut tonsilofarenjitte 1.345 hasta üzerinde, çoğunlukla 7 günlük uygulama yapılmış. İlaç, bağışıklık sistemini uyararak, virüsler üzerinde (tümör nekroz faktörü ve interferon salınımını artırıyor) etki gösterirken, soğuk algınlığında vücuda yerleşen fırsatçı bakteriler üzerinde de orta kuvvette etkiye sahip (antibakteriyel).

Çocuk ve gençler (1 – 19 yaşları arasında 166 hasta) üzerinde yapılan çalışmalar, ilacın erken uygulanmaya başlanması ile 7 günlük tedavi süresi sonucunda antibiyotik kullanımına gerek kalmadan soğuk algınlığı şikayetlerini (öksürük, ateş) hafifletebildiği ve sekonder enfeksiyon gelişimi riskini önemli ölçüde önleyebildiğini gösterilmiş. Akut bronşit hastalarında yürütülen klinik çalışmalarda değerlendirmeye alınan; öksürük, balgam, öksürük sırasında göğüs ağrısı, nefes darlığı (bronşit şiddet skoru) gibi şikayetlerde belirgin azalma gözlenmiş. Erişkinlere önerilen miktar 7 gün süresince günde 3 defa 30 damla, 6- 12 yaş arası çocuklarda 20 damla ve 6 yaş altı çocuklarda ise 10’ar damla.

Sevgiler…

Referanslar:
1.U.S. Department of Health and Human Services. National Institute of Health. Understanding the immune system. How it Works. http://www.imgt.org/IMGTeducation/Tutorials/ImmuneSystem/UK/the_immune_system.pdf Erişim tarihi: 23.03.2020.
2.Gleeson M et al. Exercise, nutrition and immune function. Journal of Sports Sciences. 2004; 22:115-11125.
3.Yeşilada E. İyileştiren bitkiler. Hastalıklarda Faydası Kanıtlanmış 75 özel reçete. https://kupdf.net/downloadFile/5ad116d1e2b6f519198a0c0f Erişim tarihi: 23.03.2020.

İlginizi çekebilir: Magnezyuma neden ihtiyacımız var: Yeterli miktarda magnezyum almak için doğru beslenme

Bunlara da Göz Atın

Post navigation

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir