Konu beslenme alışkanlıklarına geldiğinde; öneriler genelde besin değeri en yüksek ve en sağlıklı gıdaların tüketilmesi yönünde oluyor. Ancak seçeneklerin çokluğu, hangi diyetin uygulanacağı ya da nelerin tüketilmesi gerektiği konusunda kafaları karıştırıyor. Bu durumda söz, uzmanlara veriliyor.
Peki uzmanların yanıldığı noktalar varsa ne oluyor? Yakın zamanda yapılan araştırmalar, beslenmeyle ilgili birçok yaygın görüşün aksini ispatlar nitelikte. Authority Nutrition yazarı Kris Gunnars tarafından bir araya getirilen “doğru bilinen yanlışları” Uplifersolarak, sizlere aktarmayı uygun bulduk.
1. Yumurta sağlıksızdır
Belirli bir diyet ya da beslenme düzeni uygulamaya çalışılırken, aslında oldukça sağlıklı olan besinlerin bir kısmı sağlıksız olarak addedilebiliyor. Yumurta, bunun en iyi örneklerinden.
Yumurtanın yüksek miktarda kolesterol içeriyor olması, kalp krizi riskini arttırdığı yönünde yorumlanıyor. Ancak yakın zamanda yapılan araştırmalar, yumurtanın içeriğindeki kolesterolün kandaki kolesterol miktarını arttırmadığını ve kalp kriziyle bir bağlantısı olmadığını gösteriyor. Aksine, yumurta kandaki “iyi” kolesterolü dengeliyor, kahvaltıda tüketildiğinde kilo vermeyi kolaylaştırıyor.
2. Doymuş yağlar kötüdür
Yakın zamana kadar kalp krizinin çok fazla yağ tüketimine, özellikle doymuş yağların tüketimine bağlı olduğu sanılıyordu.
347,747 kişi üzerinde yapılan ve 2010 yılında yayınlanan bir araştırma sonucu, kalp krizi ve doymuş yağlar arasında bir bağlantı olmadığı açığa çıkarılmış. Görünen o ki; et, peynir ya da tereyağı gibi, doğal olarak doymuş yağlar içeren besinlerden korkmanız için bir sebep yok.
3. Herkes tahıl yemeli
Tarım reformunun insanın evrimleşmesine oranla çok daha yakın zamanda gerçekleşmiş olması, diyetlerin tahıl ağırlıklı olması gerektiği görüşünün aksini gösteren en önemli kaynaklardan.
Tahılların, sebzelerle kıyaslandığında besin değerlerinin düşük olmasının yanı sıra, içerdikleri bağırsaklarda gerekli minerallerin emilmesini engelleyen fitik asit oranı da oldukça yüksek.Tahıl ağırlıklı beslenmenin en önemli maddesi olan buğday, birçok sağlık problemine yol açabilirken, içeriğindeki gluten, büyük oranda hassasiyet duyulan bir madde.
4. Çok protein tüketmek kemikler ve böbrekler için sakıncalıdır
Yüksek oranda protein içeren bir diyetin osteoporoza ve böbrek hastalıklarına yol açabileceği iddia ediliyor. Protein tüketiminin kısa vadede kemiklerden kalsiyumu boşalttığı doğru, ancak uzun dönemde etkisi bunun tam tersi.
Protein, kemik gelişimi konusunda oldukça etkili bir madde olmasının yanı sıra, osteoporoz ve kırık riskini de azaltıyor. Ayrıca, kişi sağlıklıysa, protein tüketimi ve böbrek hastalığı arasında bir bağlantı olmadığını, yapılan araştırmalar ortaya koyuyor. Böbrek hastalığının iki ana etkeni olan diyabet ve yüksek kan basıncı iken, protein bunların düzenlenmesinde rol oynuyor.
5. Yağ oranı düşük yiyecekler iyidir
Normal besinlerin içerisindeki tüm yağ çıkarııldığında, lezzetleri kalmıyor. Bunu bilen üreticiler, yağ oranını düşük tuttukları yiyeceklere, tadını dengelemesi için tatlandırıcı, şeker ya da şurup ilavesi yapıyorlar.
Yapay tatlandırıcıların kalorisiz olması, onları vücudumuz için şekerden daha sağlıklı olmadığı gerçeğini maalesef değiştirmiyor. Aksine yapay tatlandırıcılar, obezite, diyabet, kalp hastalıkları ve depresyonla yakından bağlantılı.
Doğal yağların çıkarılarak, yerlerine yapay tatlandırıcıların eklenmesi hiç de sağlıklı değil.
6. Kalori alımınızın büyük miktarı karbonhidralardan olmalı
Yaygın görüş, herkesin, yaklaşık %50-60’ını karbonhidratların oluşturduğu düşük kalorili diyetler yapması gerektiğinden yana. Bu tarz diyetler, yüksek oranda tahıl içerirken, protein ve yağ içeriği yüksek olan besinleri dışarıda tutuyor.
Bu tür bir diyet, normal vücut ağırlığında olan kişiler için iyi olabilirken; obez, yüksek kilolu, metabolik sendromu ya da diyabeti olan kişilerde, bu kadar çok karbonhidrat tüketimi zararlı.
7. Şeker sadece“boş” kaloriler içerdiği için sağlıksızdır
Şekerin sadece, boş kaloriler içerdiğinden, kalori bazında daha az besin değerine sahip olduğundan, sağlıksız olduğu düşünülür.
Ancak şekerin kötü olmasının tek nedeni bu değil. İçeriğindeki yüksek oranda fruktoz, metabolizmayı yağ tutulması yönünde etkiler ve kilo alımına neden olur. Fruktozun karaciğerde işlenerek yağa dönüşmesi de, trigliserit oranının yükselmesine ve kolesterole neden olur.
Yani şekerin zararı sadece içerdiği kalorilerin “boş” olmasıyla bitmiyor.
8. Yağ oranı yüksek besinler kilo aldırır
“Derimizin altında biriken ve sıkı görünmemizi engelleyen madde, yağdır. Ve yağ yemek vücudumuzda bu birikime neden olur. “
Yağ oranı yüksek gıdaların kesinlikle kilo aldırdığı ve vücudu yağlandırdığı düşünülüyor olsa da, konu bu kadar basit değil. Yağlar, karbonhidrat ve proteinlere göre, gram bazında daha çok kaloriye sahip olsa da, yağ içeren diyetler “kesinlikle” kilo alımına neden olmaz.
Yağın vücudu nasıl etkileyeceği, uygulanan diyet, kişinin beslenme alışkanlıkları ve vücut yapısına bağlı olarak değişkenlik gösterir.