Gün içinde kahve, çay, gazlı içecek veya enerji içecekleriyle kafein alan birçok kişi, bunun aslında ruh halini değiştirmesi bakımından dünyanın en popüler bağımlılık maddesi olduğunun farkında değil. Birçoğumuz günlük olarak 1,3,7 trimetilksantin bağımlısınız. Bunun ne olduğunu soruyorsanız; sabahları ayılmanızı sağlayan, sizi ayık tutan ve günlük çalışma rutininizi her zamanki gibi gerçekleştirmenizi sağlayan, o küçük beyaz toz şeklindeki kimyasala verilen isim.
İşte içtiğiniz kahvenin içinde, kolada, bir parça çikolatada olsun, kafein merkezi sinir sistemini uyaran, günlük hayatımızın bir parçası. Eğer normal dozda alınırsa kafeinin beden ve zihin üzerinde olumlu etkileri var. Kafeinin hafızayı geliştirdiğine, konsantrasyonu kolaylaştırdığına ve egzersizden alınan verimi artırdığına dair bilimsel sonuçlar mevcut. Dünyadaki birçok sağlık otoritesi sağlıklı bir yetişkinin günlük 400 miligrama kadar kafein almasında bir sakınca olmadığını söylüyor. Ancak hamile kadınlarda bu miktarın günlük 200 gramla sınırlandırılması öneriliyor. Bir fincan kahve ortalama 100-200 miligram kafein içeriyor. Bir bardak çay ise yaklaşık 70 miligram kafein içeriyor. Gazlı içeceklerde bu oran değişkenlik gösterebiliyor.
İlgili yazı: Tüm yönleriyle kafein: Hafızayı nasıl etkiler, bağımlılık yapar mı?
Şimdi gelin, hepimizin günlük hayatının bir parçası olan kafeinle ilgili şaşırtıcı gerçeklere bir göz atalım:
İçindekiler
1. Kafein vücutta saatlerce kalır
Kafein tüketildikten sonraki 45 dakika içinde kana ve vücuttaki dokulara karışır. Ancak vücut tarafından sindirilmesi ve vücuttan atılması çok daha uzun sürer. Kuzey Karolina’daki Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Psikiyatri Profesör James Lane, vücuda alınan kafeinin yarısının 4 saat içinde sindirildiğini söylüyor. Ancak buradan hareket ederek vücuda alınan kafeinin tamamının 8 saatte sindirilip vücuttan atıldığını söylemek mümkün değil. Sabah içilen bir kahvenin içindeki kafeinin tamamen sindirilip vücuttan atılması 12 saat sürebiliyor.
Kafeinin sindirilip vücuttan atılmasında birçok etken rol oynuyor. Örneğin sigara içen kişilerde, vücuda giren kafeinin yarısının sindirilme süresi 3 saate kadar düşebiliyor. Ancak doğum kontrol hapı alan kadınlarda bu süre 4 saatten daha uzun bile olabiliyor. Hamile kadınlarda ise bu süre 10,5 saate kadar uzayabiliyor.
Tüm bu bilgiler, kafeinin tümden vücuttan atılma süresinin 12 saate kadar uzayabileceğini gösteriyor. Kafein, neredeyse kişi yatmaya hazırlanırken vücuttan tamamen atılmış oluyor. Bu da kafeine karşı bağımlılık geliştirilmesini kolaylaştırıyor çünkü aynı kişi ertesi gün tekrar kafein almak istiyor.
Profesör Lane, insanların sabahları kafein alma isteğine sebep olan sabah mahmurluğu ve baş ağrısının aslında bir yanlış anlaşılmadan kaynaklandığını söylüyor. Buna göre sabahları yaşanan baş ağrısı, aslında bir önceki gün alınan kafeinin yoksunluğunun semptomları.
2. Fazla kafeinden ölüm nadir olmakla birlikte görülebilir
Çok nadir olmakla birlikte aşırı doz kafeinden ölüm mümkün olabiliyor. 2014 yılında biri Ohio’da biri Georgia’da iki genç erkek, aşırı doz toz kafeinden yaşamını yitirmişti. Uzmanlar, toz halindeki bir çay kaşığı saf kafeinin, 28 fincan kahvedeki kafeine eşit olduğunu söylüyor. Uzmanlar bu nedenle egzersiz öncesinde veya zayıflama haplarıyla birlikte saf kafein alan kişileri dikkatli olmaları konusunda uyarıyor.
3. Kafeini kesmek ciddi bir durumdur
Psikoloji kitapçığı Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders‘ın son sayısında kafeini bırakmak, ruh sağlığı bakımından ciddi sonuçları olabilecek bir durum olarak tarif ediliyor ve kafeini bırakan kişilerde görülem semptomlar anlatılıyor.
Buna göre kafeini bırakmanın yan etkileri 12-24 saat içinde kendini göstermeye başlıyor. Bunlar arasında zonklama şeklinde baş ağrısı, yorgunluk, asabiyet, depresif ruh hali, konsantrasyon bozukluğu gösteriliyor. Bu semptomlar, kişinin günlük işlerini her zamanki gibi yapmasına engel olabilecek ciddiyete ulaşabiliyor.
İlgili yazı: Kafeinin cilt bakımındaki yeri ve kafein içeren kişisel bakım ürünleri
4. Kafeine gerçekten “bağımlı” olunmaz
Her gün kafein tüketen ve bunun semptomlarını gösteren kişilere “tiryaki” denilebilir ancak “bağımlılık” bu durumu anlatmak için en doğru kavram olmayabilir. Kafein genel olarak sosyal açıdan kabul gören kişilerdir ve toplum, aşırı kafein tüketen kişilerle diğer madde bağımlısı kişileri aynı şekilde değerlendirmez. Vanderbilt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Profesör Peter Martin, kafeinin yüksek oranda bağımlılık yaratmadığını söylüyor ve “Kafein, diğer bağımlılık yapan maddelerle kıyaslandığında çok daha ufak yan etkilere sahip diyor. Dr. Martin bunu anlatmak için “Kafeine bağımlı olduğunu söyleyen insanlara, en son ne zaman kahve almak için banka soymayı düşündüklerini soruyorum” diyor.
5. Kafein beyin kimyasalına benzer
Kafein, bir çeşit nörotransmitter madde olan adenozin ile aynı molekül yapısına sahiptir. Hatta bu benzerlik nedeniyle kafein beyindeki adenozin alıcılarına bağlanır. Kafeinin uyarıcı etkileri de genel olarak beyindeki adenozin alıcılarıyla hareket etme biçiminden kaynaklanır. Normalde adenozinin kendi alıcılarına bağlanması, biraz sersemlik yaratır ve merkezi sinir sistemini baskılar. Bu durum da sinir hücrelerinin hareketlerini yavaşlatır ve rahatlama yaratır. Ancak kafein molekülleri adenozin alıcılarına bağlandığı zaman bu sersemlik veren adenozin hareketi de engellenmiş olur ve sinir hücrelerinin hareketleri hızlanır. Bunun sonucunda kafein alan kişi kendini daha uyanık ve enerjik hissetmeye başlar.
6. Kafein hiç umulmadık yerlerde karşınıza çıkabilir
Son günlerde kafeini sadece kahve, çay ve hepimizin bildiği içeceklerde değil, bazı umulmadık şeylerin içinde de bulmak mümkün. Kafeinli banyo sabunları, sabahları daha kolay uyanmanızı sağlayabilir. Kafein her ne kadar cilt tarafından emilebilen bir madde olsa da, uzmanlar bu tür ürünlerin gün içinde kişiyi daha zinde yaptığı iddiasına şüpheyle yaklaşılması gerektiğini savunuyor. Şampuanlarda, vücut losyonlarında, ağrı kesici ilaçlarda ve hatta kafeinli yastıklarda bile kafeinle karşılaşmak mümkün.
Kaynak:
Livescience