Üzülüyorum ‘burada çok kişi olmalı’ dediğim yerde sadece 2-3 kişi olunca, ‘başka yapacak şey mi yok’ dediğim yer ve zamanda birçok kişiyle karşılaşınca. Herkesin kendi tercihi tabii ki ama yine de takılıyor işte. Kafa bu; azıcık devreler karışık, belki sigortalar ‘yanlış’ bağlanmış olsa da kafa.
Pek yorgundu kafam; biraz karışık, biraz bulanık, 24 saate artılar, haftanın günlerine günler katmak ister haldeydim. Her ne kadar zaman kavramına bir yenilik getirmekse de amaç, bazen de zamanı durdurmak, susmak istiyor bu deli gönül.
Benim durmam tamamen hareketsiz kalmak, patates gibi koltuğa yayılıp, kalmak değil. Bilmediğim, hiç gitmediğim yerleri keşfederken, hareketlenerek duruluyor, huzur buluyorum.
Deniz lazımdı bana, orman lazımdı, koşmam, rahatlamam lazımdı. Hepsi bir arada olmalı, beni yeni haftaya hazırlamalıydı. ‘Yakınlarda bir yerde, acaba nerede?’ diye düşünürken İğneada alternatifi çıktı karşıma. Ve hoop oradaydım.
Su kıyısından başlayan keşif, longozlara doğru devam etti. Yolda karşıma çıkan nimetlerden yararlandım elbette.
Longoza, yani su içinde yetişmiş ormana adım adım yaklaşırken Şirinler’den hallice hissettim kendimi. Her tarafta mantar vardı; rengarenk, şekil şekil. Elbet içlerinde pek lezzetli olanlar, yumurtaya, ete anlam katacaklar vardı ama tanımadığımdan baktım, geçtim. Mantar bu, şakaya gelmez.
Doğayı bulmuşken koşmamak olmazdı.
Birileri benden daha çok beğenmiş olmalılar ki iz bırakmışlardı oralarda. Ama sanırım sadece çöp atmaya gelmişler, zira kimsecikler yoktu ortada. Yazık!
Neredeyse bir haftadır limoni olan hava Pazar günü açılıp, saçılmaya karar verdi ki bu pek güzel bir hediyeydi.
Dönmek lazımdı artık sürprizlere açık bir şekilde. Belki de yolda bir şeyler çıkıverirdi karşıma. Ve çıktı da. Binlerce yıldır şıp şıp damlayan sular kayaları yontmuş, oymuş ve Dupnisa Mağarası oluşmuştu. Gördüklerim karşısında büyülenmedim desem yalan olur.
Tüm bu güzelliklerin içinde bir nükleer santral kendine nasıl yer bulur bilemiyorum gerçekten. Santralin kurulması demek, ormanın yok edilmesi, habitatın canına okunması anlamına gelir.
Herkesin, panjuru olmasa da kendi pembe olan gönlündeki evinde mutluluğu yakalaması dileğiyle.
İyilik notu: Online yardımseverlik platformu İyilik Peşinde Koş yayına girdi. ipk.adimadim.org ‘a girerek, STK’nızı seçebilir ve İstanbul Maratonu’nda koşarak, gönlünüzdeki proje için kaynak yaratabilirsiniz.
Hareketli yaşamla ilgili sorularınızı bekliyorum: [email protected]
İlginizi çekebilecek diğer yazılar :
Koşarak büyümek
Koşucu sakatlıkları: Plantar fasciitis ve kolay tedavi yöntemi