Çalışma hayatı, her gün aynı saatte kalkmak, aynı ofise gidip aynı masaya oturmak, aynı manzaraya ya da karşı masamızda oturan aynı kişiye bakmak gibi pek çok durağan öğe içeriyor. Uzun yıllar boyunca çalışmak zorunda olduğumuz göz önüne alındığında, arada bir masalar ya da ofisler değişse de hareketlilik açısından durum çok parlak görünmüyor. Son zamanlarda pek çok kurumsal şirketin çalışanlarına ofis dışından çalışma imkanı tanıması tesadüf değil. Ofis dışından çalışmanın bir adım ötesi olan “dijital göçebelik” ise, çalışmaya mahkum olduğunu kabullenen fakat monoton bir hayata da karşı çıkanların tercihi olmaya başladı.
İçindekiler
Y kuşağının icadı olan dijital göçebelik nedir?
Dijital göçebelik, 1980-1999 arası doğanların oluşturduğu Y kuşağı arasında gelişip yayılan, internet, akıllı telefon ve cloud (bulut) tabanlı uygulamalar kullanılarak lokasyon bağımsız çalışmayı ifade eden bir tanım. Bu göçebeliğin ille de yurtdışına, şehir dışına, bir tatil yöresine doğru gerçekleşmesi gerekmiyor. Serbest çalışan, her yerde sırtında bilgisayarıyla beliren kişilerin çoğu dijital göçebe sınıfına giriyor.
Dünyaca isim yapmış dijital göçebelerden Leila Mezoughi ve Gelareh Darvish, mekan değiştirmenin monotonluktan kaçmanın yanı sıra, beyni yeniden başlatmak için de bir fırsat olduğunu söylüyor. “Tanımadığı bir yerle karşılaşan beyin, bu yeni ortama uyum sağlamak için kendini tekrar programlıyor” diyen Mezoughi, “konfor alanımızdan çıkarak beyni farklı çalışmaya ve inovasyona teşvik ediyoruz.”
Hafta sonunun iple çekilmediği bir hayat tarzı
Dijital göçebelerin hayat tarzına bakıldığında, büyükşehir stresi ve sorunlarından çok çalışarak geçirecek 30-40 yılı kendi istedikleri gibi planlamaya duydukları ihtiyaç öne çıkıyor. Dijital göçebelik, nefret ettiği bir işte her gün sabah 8 – akşam 5 çalışmayı ve haftasonunu iple çekerek, kazandıkları parayı işi unutmaya çalışmaya harcamayı anlamsız kılanların benimsediği bir yöntem.
Türkiye’de evden ya da ofis dışından çalışmak giderek yaygınlaşan ve kabul gören bir uygulama iken, dijital göçebelik henüz yeterince benimsenmiş değil. Freelance çalışma hayatına dahil olan azınlık dışında, evi barkı kapatıp dünyayı dolaşırken bir yandan da para kazanan kişilerin sayısı oldukça az (işi gezmek ve izlenimlerini yazmak olan seyahat bloggerlarını konunun dışında tutuyoruz). Yine de özellikle reklam, iletişim ve yazılım sektörlerindeki pek çok çalışan, özellikle de danışmanlık verenler, uzaktan çalışmanın nimetlerinden faydalanmaya oldukça uygun.
Dijital göçebeliğin avantajlarına birkaç örnek:
- Gezme değil, yaşama özgürlüğü: Dijital göçebelerin yıllık izin kısıtlamaları olmadığından, gittikleri yeri hızlı hızlı gezip masa başına dönmek zorunda değillerdir. Bir yeri içinde yaşayarak öğrenme, orada istedikleri kadar zaman geçirme gibi lüksleri vardır. Yerlilerle kaynaşma, br yerin adetlerini öğrenme ve benimseme imkanıyla, yeni fikirler ve ilhamlar bulurlar.
- İlişkilerini çok farklı çevrelerde genişletme: Gezerek çalışanların çok farklı sektörlerden farklı insanlarla tanışma ve network ağlarını genişletme imkanı vardır. Ayaküstü bir sohbetin sonunda çalıştığımız sektörün başka bir ülkedeki durumuyla ilgili edinebileceğimiz bilgi, internette saatler süren araştırmalardan alabileceğimizden daha çok ve güvenilir olabilir.
- Çalışma saatlerini ayarlayabilme: Bu kişiler, çalışma saatlerini, hatta günlerini ayarlama özgürlüğüne sahiptir. Burada dikkat edilmesi gereken, her yerden iş yapabilmenin sürekli iş yapmak anlamına gelmediğidir. Göçebe de olsak, işi düşünmeyeceğimiz zaman dilimlerine olan ihtiyacımız değişmez.
- İnterneti olan her yerden çalışabilme: Dijital göçebelik, sermayesi sadece kişinin beyni ve bilgisayarı olan bir hayat tarzı. Bu kişiler kafelerde, otellerde, ortak çalışma alanlarında işlerini halledebilirler.
Dijital göçebelik, kendi çalışma disiplinini oluşturabilen ve yeni yerler görme isteğini 15 günlük yıllık iznine sığdırmak istemeyenlerin hayat tarzı olarak ülkemizde de daha çok yaygınlaşacak gibi görünüyor.
İlginizi çekebilir: Evden çalışırken dikkat etmeniz gereken 6 anahtar nokta
Kaynaklar:
Huffington Post
MediaCat