Bilmem kaçıncı kez Antalya’daydım geçtiğimiz hafta sonu. Yine adım adım kat edilen mesafeler, yepyeni yol arkadaşları ve 10 km boyunca alınan hayat dersleri vardı orada. Koşmak tam da bu işte benim için.
Birkaç yıldır Runatolia’da görüyordum Deniz ve Nilay’ı. Özellikle finish’e girişleri pek eğlenceliydi. Koşusunu bitiren, geri dönüp Deniz’in yanına gidiyor ve kadro sürekli kalabalıklaşıyordu. Sonra da gelsin şenlik havası 🙂
Bu sefer en baştan Deniz ile birlikte olanlar arasındaydım ve 2 saat içinde bir kez daha, bir kez daha neler neler öğrendim:
- Koşulsuz sevgi diye bir şey var gerçekten de.
- Ruh güzelliği baki.
- Tıkır tıkır işleyen beyin tüm engellerin önüne geçer mi geçer.
- Hayaller sınır tanır mı, tanımaz.
2 sene sonra yurt dışında maraton koşmak üzere sözleştik ekiple. Neden olmasın 🙂
İlgili yazı: Adım Adım oluşumu ve koşunun iyileştirici gücü
Koşmanın bedenime sağladığı faydalar saymakla bitmez ama asıl faydasını ruhumda görüyorum. Her seferinde daha da büyüyorum ben, sevgiyle, coşkuyla ve umutla beslenerek.
Bilenin bilmeyene, olanın olmayana borcu var
Birilerinin yüzünden gülücük hiç eksik olmasın diye çabalayanların ekstra hiçbir şey yapmasına gerek yok mutlu olmak için. İyilik peşinde koşmak böyle bir haz veriyor insana. Tam da şu anda Toprak Dede Hayrettin Karaca’nın sesi çınlıyor kulağımda: “Bilenin bilmeyene, olanın olmayana borcu var.” Runatolia’da mülteci bebekler ve anneleri için koştum. İnsanlığa olan borcumun ne kadarını ödeyebilirim bilmiyorum ama benim hala umudum var güzel şeyler adına.
Benimle birlikte Hayata Destek Derneği’ni desteklemek isterseniz lütfen tıklayınız
Güneşin herkese ulaşabileceği aydınlık günler dileğiyle…