İnsan üzülür mü “Keşke 30 kilometre değil de 50 kilometre koşsaydım” diye? Üzülürse de normal değil midir? Peki o zaman normal olan nedir? Bence nerede bulunduğuna bağlı olarak üzülebilir elbet…
Peş peşe geçtiği yerlerden ikisinin ismi Memnuniye ve İkramiye ise daha neler neler görecektir kim bilir ileride?
Etrafta okul yoksa ve buna rağmen tabelada “Yavaş, çocuk çıkabilir” yazıyorsa, o çocukları ille de tanımak ister. “İş makinesi çıkabilir” yazısıyla karşılaşmadığına tekrar tekrar şükreder.
Bir badem yer ki kekiğe bulanmış, böyle bir tadı daha önce ağzıyla buluşturmamış. Ağaçtan elmayı kopartır, kekremsi tadına bayılır, ısırır da ısırır.
Yeşile, sarıya, maviye doyar ve elbette daha fazlasını arar.
Daha fazlası bizleri doğada bekliyor. Sessiz sakin bekliyor, keşfedilmek istiyor, korunmak istiyor, tüm masumiyetiyle, güzelliğiyle bekliyor.
Sapanca Ultra Maratonu büyüledi
Frig Vadileri Ultra Maratonu’ndan beri sıkı takipçisi olduğum Unlimited Academy, geçtiğimiz Cumartesi günü de Sapanca Ultra Maratonu ile büyüledi bizleri. Başarılı parkur seçimi, yeme-içme konusundaki cömert davranışları, finish’e farklı bir hava kazandıran tavırlarıyla yepyeni bir ultra maratona kavuşmuş olmanın sevinci birbirine karıştı.
Belki de ilk kez finish‘e geldiğimi anlayamadım. Zannettim ki orada bir topluluk piknik yapıp, eğleniyor. Baktım, baktım, anlamadım ve seslendim: “Doğru mu geliyoruuum?”
Zaten 22 kilometre durmadan tırmanmışım, bundan sonra boş yere minik bir kum tepesine bile tırmanamazdım ve neyse ki doğru gelmiştim.
Tablo gibi bir parkur
Koşunun son 1 kilometresi Van Gogh tablolarından fırlamıştı. Gel de şimdi 50 kilometre koşmak isteme?
Tüm bunları yaşadıktan sonra bir kez daha düşündüm: Ben mi normal değilim, kendini dört duvar içerisine kapatan mı?
Eğer delilik böyle bir şeyse de ben varım buna. Haydi gelin, hep birlikte delirelim. Mesela eylül ayında Afyon’da…
Maillerinizi bekliyorum. Hareketli yaşam, yardımseverlik koşusu, iyilik peşinde koşmak… Hangi konuda isterseniz yazın. Ben buralardayım.
[email protected]