Küçük yaştan itibaren kendimizi gerçekleştirmemeyi öğreniyoruz. Daha bebekken etrafımızda olanı biteni hissederek, görerek, duyarak yani kopyalarak öğrendiğimizin bilincinde olmayan ebeveyn ve toplumla şekilleniyoruz. Her şey bilinçaltımıza kayıt edilirken o kadar masumuz ki, yetişkin olduğumuzda davranışlarımızın sebebi, kaynağı, kökü olan duygularımızın, korkularımızın, inançlarımızın farkında bile değiliz. Çünkü hayatın koşturması için de bir şeylere yetişmeye çalışıyoruz. Yaşamda var olma mücadelesi veriyoruz. Ama ne mücadele… Durup hiç düşünmeden, hiç sorgulamadan geçen mücadeleli yıllar.
İçindekiler
Mücadele neyle geçiyor?
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde olduğu gibi fizyolojik temel ihtiyaçlar bir kenara (nefes alma, yeme, içme, uyuma, sevişme), hayatımız; kendimizi güvende hissedeceğimiz şeyleri temin etmekle (evim olsun, arabam olsun, param olsun param olursa ancak emniyette ve güvende olurum, yani mutlu olurum koşulu ile), sevgi ihtiyacıyla (bir yere ait olmak, birine ait olmak, eşim/sevgilim olsun, bir yere kabul edileyim evleneyip barklanayım, çocuk yapayım çabasıyla), değer ihtiyacıyla (aldığımız titirlerle, kendimizi değerli zannettiğimiz zamanlar, öz değerimizin farkında olmayıp aldığımız sıfatlarla, kendimizi var etmekle) geçiyor. Kısacası; yaşam kendimizi gerçekleştirmeden geçiyor, ellerimizin arasından kayıp gidiyor.
Yaş biraz ilerledikçe, kadınlar genelde 30’lara, erkekler genelde 40’lara geldiğinde bir şeyler sorgulanmaya başlanıyor. Ya bir hastalık çıkıyor, ya bir yakının ani kaybı, ya iflaslar, ya işten çıkarılmalar, ya aldatılmalar, terk edilmeler, boşanmalar… Bir şey dank ediyor o zaman ve insan işte o zaman sorguluyor yaşamını. Ne kadar mutlu olduğunu ve hayattan ne kadar tatmin olduğunu. Benim savım şu;
- İllaki insanın başına bir şey gelmesi mi gerekiyor?
- Yaşamımızın muhasebesini yaparken daha bilinçli olamaz mıyız?
- Gerçekten aklımızı kullanamaz mıyız?
Kendini gerçekleştirmemize engel olan durumları anlatan hikayeler
Yoksa hep bilinçaltımıza zamanında kayıt ettiklerimizin kumandasında yaşamaya mahkum muyuz? Siz bu soruları kendinize soradurun, ben de birkaç örnekle basitçe kendimizi gerçekleştirmemize engel olan durumları, daha doğrusu birkaç gözlemimi anlatayım:
Geçenlerde metroya biniyorum. Bir kadın ve iki çocuğu da o sırada metroda. Çocuklar turnikenin altından geçmeye çalışırken güvenlik görevlisi sordu; ‘Çocuklar kaç yaşındasınız?’ Çocuklardan biri heyecanla atıldı: ‘Ben 11 yaşındayım’, diğeri de aynı heyecanla; ‘Ben de 9 yaşındayım’ dedi. Yani ben de büyüğüm der gibi. Analarının yüzü ise buruldu. Çocuklar bedava geçecekken turnikeden, güvenlik görevlisine, yani para engeline takıldılar. Artık çocukluktan çıktıklarını kabul etmek istemeyen anaları ise çaresiz bastı akbilini. Para dediğimiz kavram daha çocuk yaştayken kendimizi gerçekleştirmeye, yaşımızı bile söylemeye engel olabiliyor. Yani biz öyle zannediyoruz; çünkü yaşadıklarımızla böyle öğreniyoruz. Sonra da yıllarca para hep kendini gerçekleştirmeye engel olan büyük aşılmaz bir dağ gibi önümüzde duruyor. Sevgili anne babalar, farkında olmadan yaşananlar işte bu basit örnek gibi hayatlarımıza damgasını vuruyor.
İlgili yazı: İzin verin çocuklar özgürce çocuk olsun
Bir küçük örnek daha aileye küçük kardeş gelince oluyor. Anne – baba; ‘Sen artık abla oldun, ağabey oldun’ yüklemesini yapınca çocuk, ne yazık ki çocukluğuna veda ediyor. Abla/ağabey olmanın sorumluluğu yüklenince, ister istemez kabulleniyor durumu; ama esas çatışma sonrasında. ‘Abla/ağabey oldum yani büyüdüm ve büyüklerin yaptıklarını yaparım’ düşüncesine gelen çocuk bir şey istediğinde; ‘Olmaz sen daha çocuksun’ cevabını alıyor. Bir çocuk için güvensizliğin başladığı, çatışmanın yerleştiği noktalar artık bir bir şekilleniyor. Çocuk ‘Büyük müyüm yoksa çocuk muyum?’ ikilemeni yaşayadursun, ebeveyn olarak zaten aynı ikilemleri yaşayan yetişkinler de çocuğa basit söylemlerin nasıl etki ettiğinden bihaber yaşamını sürdürüyor.
Kariyerinizde ister en tepe noktalara gelmiş üst düzey bir yönetici olun, isterseniz de patron olun hiç fark etmez, yaşamdaki en büyük başarı, mutlu ve iyi hisseden insan olmak için kendini gerçekleştirmektir. Ancak kendi gerçeğini yaşayan, yaratan insan özünde mutludur.
Bu bilinçle; önce kendinizi gerçekleştirmenizi, ardından da kendini gerçekleştiren ve duygularını hisseden, ifade eden çocuklar yetiştirmenizi diliyorum aşkla…