Herkesin en azından hayatında bir defa semt pazarına uğramışlığı vardır, kimileri de benim gibi müpteladır. Pazar gezerken nihai satıcıların değil, yetiştiricilerin tezgahlarını incelemeye bayılırım. En çok da zümrüt gibi parlayan değişik otlar ilgimi çeker. İşte bu ay size belki hiç fark etmeden önünden geçtiğiniz, belki de “Acaba bu nedir?” deyip, ne yapacağınızı bilemediğiniz için tezgahı teğet geçtiğiniz o otlar hakkında birşeyler anlatmaya çalışacağım.
Ege ve Akdenizliler otun dilinden anlarlar, malum. Ben de bunca zamandır ailem, seyahatlerim, okumalarım ve dostlarım aracılığıyla öğrendiğim bazı otları ve bu otları nasıl değerlendirebileceğimizi sizlerle paylaşmak istedim. İmkan olsa da keşke tamamını anlatabilsem…
İçindekiler
Isırgan otu
Birinciliği ısırgan otuna vermek isterim. Zira artık İstanbul’daki organik pazarlarda bile bulunabilen bir ot haline geldi ısırgan. Faydalarını saymakla bitiremeyeceğimiz bu bitki ülkemizin hemen hemen her yerinde yetişiyor; ancak sanırım en fazla Ege ve Akdeniz’de tüketildiği için buralara mal edilmiş.
Isırganı bu denli popüler yapan şey, kanseri önleyici ve geriletici özelliğinin kanıtlanmış olması. Aynı zamanda da saç ve saç derisi sağlığı için bulunmaz bir nimet. Egzama, sedef, saçkıran ve saç dökülmesi gibi problemleri tedavi edici özelliği çok eski zamanlardan bu yana biliniyor. Çok eski zamanlarda geliştirilen ilginç bir kullanım şekli daha var ısırganın. Yapraklarında bulunan histamin ve formik asit sebebiyle değdiği yeri yakan ve kaşındıran bir bitki. Bu özelliği hekimler tarafından deriyi uyuşturma işleminde kullanılırmış. Anadolu’nun pek çok yerinde kız çocuklarının kulakları ısırgan yaprakları ile ovulduktan sonra delinir hala. Isırgan ayrıca kanı temizliyor ve çok etkili bir idrar söktürücü. Böbrek taşlarının oluşumunu önlüyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Kanı inceltici ve kan basıncını artırıcı etkisi sebebiyle kalp hastalarının dikkatli tüketmesi gereken bu şifa kaynağı ayrıca çok da lezzetli.
Ben nasıl tüketiyorum?
Öncelikle kesinlikle elime bir çift eldiven geçiriyorum malum yapraklar canınızı yakabiliyor. Isırgan yapraklarını odunsu gövdeden ayırarak ayıklama işlemini tamamlıyorum. Mutlaka bir parça sirkeli suda bekletip yine eldivenli elimle güzelce yıkıyorum. Sonra bir parça tuz ile ovup ısırganın o yakıcı özelliğini gideriyorum. Tekrar su ile çalkalayıp güzelce kurutuyorum. Ardından değişik şekillerde salatasını yapıyorum. Ama en sık yaptığım klasik zeytinyağı, limon, sarımsak ve tuz sosu ile yapılan versiyonu.
Ebegümeci
Ebegümeci de artık sıklıkla İstanbul pazarlarında boy göstermeye başladı. Çok lezzetli olan bu bitkinin de sayısız faydası var. Ebegümeci de tıpkı ısırgan otu gibi cilt ve saç sağlığı için oldukça faydalı. Bunun yanı sıra mide ve bağırsak problemlerinin giderilmesi, üst solunum yolu rahatsızlıklarının önlenmesi ve tedavisi için de oldukça önemli bir bitki. Ayrıca ciddi miktarda C vitamin bulunduruyor bünyesinde.
Ben nasıl tüketiyorum?
Ebegümecini saplarından ayırdıktan sonra güzelce yıkayıp parça etli ya da zeytinyağlı yemeğini yapıyorum. Yemeğin içine mutlaka nohut ve limon da ekliyorum. Tadına gerçekten doyum olmuyor. Salatası da çok lezzetli olan bu otu özellikle kış aylarında sık sık tüketmek gerek.
Su teresi
Yurt dışında Michelin yıldızlı lokantaların tabaklarını süsleyen lüks bir ot olan su teresi bizler için oldukça sıradan, mütevazi bir ot. Özellikle İngiltereli çiftçiler arasında oldukça popüler olan bu otu artık üçüncü ve dördüncü nesil modern çiftçiler yetiştirip direk olarak önemli lokanta ve gurmelere göndermekteler. İçerdiği C vitamininin çok yüksek olması sebebiyle iskorbüt hastalığının tedavisinde kullanılan su teresi, hardalı andıran o eşsiz aromatik tadı ile, tarafımızca gerçekten daha fazla değer görmesi gereken bir malzeme. Müthiş bir antioksidan olan su teresi, idrar söktürücü ve hazımsızlığı tedavi edici özelliğe sahip.
Ben nasıl tüketiyorum?
Ben su teresinin o muhteşem lezzetini hiçbir şey ile karıştırmama taraftarıyım. Bu sebeple birkaç damla limon suyu ve zeytinyağı ile yaptığım sosla servis ediyorum. Ancak kavurması ve yemeği de yapılabiliyor.
Turp otu
Turp otu da pek çok yeşil yapraklı gibi yüksek C vitamin içeriyor. Böbrek taşlarının oluşumunu engelleyen ve düşürülmesini sağlayan turp otu aynı zamanda karaciğer dostu bir ot olarak ün salmıştır. Sarılığın geçirilmesinde oldukça etkilidir.
Ben nasıl tüketiyorum?
Turp otunu kök kısımlarından ayırıp sirkeli suda beklettikten sonra yaklaşık 4 cm. boyutlarında kesip kaynamış tuzlu suyun içine atıyorum ve 10 dakika kadar haşlıyorum. Sonra buzlu suya alıyorum. Buzlu sudan çıkardığım otları güzelce süzüldükten sonra zeytinyağı, limon, sarımsak ve tuzla yaptığım sosla karıştırıp servis yapıyorum.
Şevketi bostan
Şevketi bostan muhtemelen görüntüsünden korktuğunuz ve bunu nasıl yerim ki diye düşündüğünüz bir ottur. Ayıklanması zahmetlidir evet ancak artık Akdeniz ve Ege pazarlarında ayıklanmışı satılıyor. Bu otun bilinen en ciddi etkisi böbrek taşı düşürmeye yönelik. Böbreklerdeki kumun ve taşın düşürülmesini sağlayarak böbreği temizliyor. Ayrıca spazm giderici, kas gevşetici ve ağrı kesici özelliği de var.
Ben nasıl tüketiyorum?
Ben ayıklanmış şevketi bostanları yeşil yaprakları ayrı beyaz kök kısmı ayrı olmak üzere doğruyor ve etli yemeğini yapıyorum. Tencereye önce beyaz kısımlarını atıyorum ki daha kolay pişsin. Ayrıca bu yemeği Ege usulü yapacaksanız mutlaka limon, yumurta sarısı ve un ile terbiye yapıp tencereye eklemeniz gerekiyor.
Radika (Karahindiba)
Radika, bir başka ismi ile karahindiba, ciddi bir potasyum kaynağı olduğu için vücudumuzdaki küçük büyük tüm kasların doğru çalışmasında önemli rolü var. A ve C vitaminini de bünyesinde barındıran radika idrar söktürücü, hazmı düzenleyici ve iştah açıcıdır. Başka bir özelliği ise doğal bir probiyotik olmasıdır.
Ben nasıl tüketiyorum?
Yıkayıp kök kısmından ayırdıktan sonra biraz haşlayıp soğuk su ile şokluyorum. Süzülmesini sağlayıp zeytinyağı ve limonla salatasını yapıyorum.
Rezene (Arapsaçı)
Rezene, bir başka değişle arapsaçı, artık süpermarket reyonlarında dahi rastlaştığımız bir lezzet. O güzel anasonlu tadı ile sizi kendisine meftun edecek rezene; B, C vitaminleri, potasyum, kalsiyum ve magnezyum açısından zengindir. Östrojen hormonunun vücuttaki etkisini artıran rezenin, bilinen en yaygın faydası gaz ve şişkinliği gidermesidir. Sakinlik ve rahatlama hissi verir. Rezene çok özel tadı sebebiyle dünya mutfağında pek çok tabağı süsler. Dünyada genellikle kökü kullanılır.
Ben nasıl tüketiyorum?
Rezene kökünü ızgarada pişirip et yemeklerinin yanında garnitür olarak sunuyorum, rendeleyip salatalarıma karıştırıyorum. Yaprak kısımları da salata için mükemmel oluyor. Ayrıca yapraklarını bakla yemeğine de ekliyorum. Kökü ve yaprakları ile birlikte etli yemeğini yapıyorum. Yaprak kısmını soğan ve kırmızı biber ile zeytinyağında kavurup, üzerine limon sıkıp meze olarak tüketiyorum.
Kaya koruğu
Kaya koruğu yoğun olarak Akdeniz’de yetişen bir bitki. Eski zamanlardan bu yana iltihaplı hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Ayrıca egzama, sedef gibi cilt hastalıklarının tedavisinde de kullanılan bitki, akne için de çözüm sunuyor.
Ben nasıl tüketiyorum?
Yaygın olarak turşusu yapılan bu ot, Akdeniz ve Ege’de oldukça popüler bir mezedir. Ben yapraklarını ayıkladıktan sonra çok az haşlayıp, zeytin yağı, tuz ve üzüm sirkesi ile hazırladığım sosla servis ediyorum.
Cibes
İştah açıcı bir başka ot olan cibes, sindirim sistemini düzenleyici etkiye sahiptir. Tok tutucu özelliği ile kilo vermeye yardımcıdır. Bu ot lahana ailesinden olduğu için Karadeniz’de de yetişir. Karadeniz ve Egeli kadınlar ciltlerinin güzelliğini bu ota bağlarlar. Cibes otu aynı zamanda kansere karşı koruyucudur.
Ben nasıl tüketiyorum?
Genelde tüm ot salatalarında uyguladığım süreç cibes için de geçerli. Kaynar suda haşlayıp buzlu suyla şokladığım cibesleri, zeytinyağı, limon ve sarımsak sosu ile servis ediyorum.
Akdeniz ve Ege’nin neredeyse dünyaya yayılan hazineleri olan bu otlar, ancak ve ancak bizlerden talep gelirse, gelecekte de tezgahlarda olabilecek. Çoğu doğal ortamda yetişen bu otları tanıyıp, tüketip gelecek nesillere bırakacak olan bizleriz. Doğanın şifa kaynağı olan bu otlara soframızda yer açmamak için hiçbir sebep yok bence. Şimdiden afiyet olsun.