İçindekiler
İlk kez yoga ile tanışmam
Bundan 3 yıl önce bir akşam iş çıkışı bir yoga stüdyosuna hayatımda ilk defa yoga yapmaya gittim. Yoga ne demek, hangi yoga türünü yapacağım ya da neden yoga yapmaya gittim bilmiyordum. Yoganın yapılacağı salona girdiğimde bayağı çekingen bir şekilde etrafımdaki insanların hangi malzemeleri aldığını izleyip, ben de o malzemeleri alarak en öne geçtim.
Aslında o anki çekingenliğimle ve ilk kez yoga yapacak olmamın verdiği acaba ben yapabilir miyim gerginliğiyle en öne geçmem alışılagelmiş bir davranış değildi. Fakat öğrenmeye çok açık biriyim ve en önde olursam hocayı daha yakından görür ve hareketleri doğru bir şekilde yaparım diye düşündüm.
Gözlerimi kapatıp, sırt üstü yere yatmam söylendiğinde uzun bir yola girdiğimden bihaberdim. Yoga hocasının sesi o kadar sakindi ki gergin bedenim onun sesi ve yin yoganın şifalı pozları ile yumuşadı ve sanki bambaşka bir şekil aldı. Sanki ilk kez nefes alıp nefesin bedenimin içinde dolaşmasına izin vermiş ve nefesimin sesini duymuştum.
Yin yoga dersini yaklaşık 50 kişinin “om” mantrasını birlikte söylemesiyle bitirdiğimizde anlamını bile bilmediğim bu kelimenin tüm bedenimi nasıl bu kadar etkilediğini anlayamamış ve çok şaşırmıştım. Ders bittiğinde bedenime ve ruhuma bu deneyimi yaşattığı için Devrim Akkaya’ya sarılmak istesem de sadece teşekkür etmenin daha uygun olduğunu düşündüm 🙂
İşte yin yoga ile böyle tanıştım. Hiç hesapta yokken, hiç araştırmadan ve hiç merak etmeyerek. O akşam vapura binmek için Kabataş’ta yürürken yüzümde yüzümden dışarı taşan bir gülümseme vardı.
Bir süre daha haftada bir kere Devrim hocanın yin yoga derslerine girmeye başladım fakat daha sonra iş değiştirdiğim ve iş çıkış saatimle dersin başlama saati çakıştığı için derse gidememeye başladım. Fakat bu da başka bir şeye yol açtı ve ben diğer yoga türleri ile tanıştım. Denediğim diğer yoga türlerinde hep yin yogadaki dinginliği ve durma eylemini aradım ama bulamadım.
Neye ihtiyacım vardı?
Zaten uyandığım andan gün bitene kadar hem zihnim hem de bedenim sürekli bir hareket halinde. Bu yüzden benim ihtiyacım olan şey durmaktı. Günün bir kısmında durup, içe yönelmeye ve o dinginliği deneyimlemeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden tekrar yin yogaya yöneldim fakat spor salonunda sadece haftada bir kere yin yoga dersi olduğundan aslında yin yoga çok da hayatımın merkezinde değildi. Bu zaman zarfı içinde yoganın merkezlerinden biri olan Bali de dahil olmak üzere birçok yoga dersine girsem de, o ilk deneyimdeki kafayı yaşayamadım 🙂 Aradan 2,5 yıl geçtikten sonra benim aklıma bir gün yine Devrim Hoca düştü. İnternetten hangi stüdyoda ders verdiğine baktım ama maalesef onun ders saati benim programıma uymuyordu.
Neden yoga eğitmeni olmayayım?
Söz konusu yapmaktan keyif aldığım şeyler olunca onu en iyi şekilde yapmak gibi bir takıntım var. Madem yin yoga bana bu kadar iyi geliyor o zaman ben bu işin eğitimini alayım diye düşündüm. Eğitim bitiminde yoga eğitmeni olmak ruhumu okşasa da, önce kendim için böyle bir eğitim almaya karar verdim. Biraz araştırma yaptıktan sonra fiyatların genel olarak yüksek olmasından ve işte bu diyebileceğim bir eğitim bulamadığımdan bir süre rafa kaldırayım diye düşünürken tam o dönemde Instagram’da oradan oraya dolanırken Devrim Hoca’nın hesabına denk geldim ve bu tesadüf olmamalı diye düşünüp yıllar öncesindeki o ilk dersi ve bana nasıl iyi geldiğini onunla paylaştım. Bu mesajı attığımda Eylül ayının sonuydu ve bana belki bir gün yin yoga eğitimime gelirsin diye mesaj attı. Yakında başlayan bir eğitimin var mı diye sorduğumda Kasım’da 200 saatlik yin yoga eğitimim başlayacak dedi!
3 yıl önce neden o yin yoga dersine gittiğimi artık biliyorum
Yazıya başlarken “yoga ne demek, hangi yoga türünü yapacağım ya da neden yoga yapmaya gittim bilmiyordum” demiştim ya işte o mesajı aldığım gün neden 3 yıl önce Devrim Hoca’nın yin yoga dersine gittiğimi öğrendim. İçim öylesine coşkuluydu ki hemen eğitime kaydımı yaptırdım ve geçtiğimiz kasım ayında yin yoga eğitimine başladım.
Yin yoganın şifalı dünyasını Devrim Hoca ile keşfettiğim için çok şanslıyım; ama tüm bunlar ne tesadüf, ne de şans. Bu yolculukta Devrim hocaya ihtiyacım vardı, evren de bana onu verdi.
Yazıyı içimden “om” mantrasını söyleyerek bitiriyorum. Çünkü “om” tüm evreni, geçmişi, bugünü ve geleceği sembolize eder.