Bir mekana girdiğimizde beynimiz 5 duyumuzu kullanarak algıladığı verilerle mekan hakkında bilgi toplar ve bunu duyguya dönüştürür. Kısa süre içinde bulunduğumuz mekan ya bize iyi hissettiriyordur ya da keyifsiz hissetmemize yol açıyordur. O yüzdendir ki vakit geçirdiğimiz mekanlar hayat kalitemiz üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Bir mekanın bize olumlu hisler vermesi için içindeki mobilyaların yerleşimi kadar, objelerin seçimi ve konumu, kullanılan tekstillerin ve kumaşların dokuları, aydınlatmaların dengesi, bütünlüğü sağlayan renklerin ahengi, doğaya davetkarlığı, doğalı kullanımı, kokuları ve sesleri de önemlidir.
Hepimiz, yaşam ve çalışma alanlarımızın, evlerimizin kendimizi en iyi hissetmemizi sağlayacak şekilde olmasını isteriz. Aslında evlerimizde uygulayacağımız küçük dokunuşlarla iyi hissettiren yaşam alanları yaratmak hiç de zor değil.
İşte size genel birkaç ipucu…
İçindekiler
- 1 1. Evimizin girişi, bizim kimliğimiz
- 2 2. Karışık oda, dağınık bir zihin
- 3 3. Samimi bir ortam
- 4 4. Dekoratif objeler, tablolar ve aynaların gücü
- 5 5. Elektromanyetik alanlardan mümkün oldukça uzakta
- 6 6. Doğal malzemelerin kullanıldığı doğaya yakın yaşam alanları
- 7 7. İlham ve neşe yükselen bir ev
- 8 8. Evimizin şifacısı sevgi ve şükür duyguları
1. Evimizin girişi, bizim kimliğimiz
Evimizin girişi, kimlik kartı gibidir. İçeriye girenlere, ev sahipleri konusunda her zaman ilk izlenimi verir. Eve gelen yaşam enerjisi de buradan eve girer. Biz bu enerjiyi evimize nasıl alıp, nasıl karşılarsak o, evin içinde o şekilde dolaşarak olumlu etkisini yayacaktır. Rahatça ve engelsiz bir şekilde evimizin içinde akabilmesi için girişlerimizi mümkün olduğu kadar davetkâr, düzenli, ferah ve iyi aydınlatılmış şekilde dekore etmeliyiz. Taze çiçeklerle, doğal mumlarla, güzel kokularla donattığımız bir giriş, içeriye adımımızı attığımız andan itibaren kendimizi de misafirlerimizi de iyi hissettirir.
2. Karışık oda, dağınık bir zihin
Her yeni güne başlarken kendimizi enerjik ve keyifli hissetmeliyiz. Ancak bunu sürekli karışık ve dağınık bir evde gerçekleştiremeyiz. Her gün farkında olmadan evin bazı rahat ulaşılabilir köşelerinde muhakkak bir şeyler biriktirmeye meyilliyizdir. Hepimiz elimize geçen, o anda nereye koyacağımızı bilemediğimiz evrak, gazete, oyuncak, kitap, fiş, fatura gibi eşyaları çeşitli yerlere koyarak istiflemeye başlarız. Burası bir mutfak masası, çalışma masası, antredeki giriş konsolu olabilir.
Ancak bu dağınıklık bir süre sonra bulunduğumuz mekanda rahat akması gereken enerjiyi bloke eder. Karışık bir oda veya köşe, karışık bir zihne, verimsiz çalışmaya, strese neden olur. Üzerimizde farkında olmadan baskı yaratır. O yüzden düzeni her daim sağlayabilmek için gerekli ihtiyaçları listelemekten başlamak en iyisidir. Dosyalar, kutular, sepetler, hatta ihtiyaca yönelik kitaplık ve dolapları kullanarak enerjimizi daha sabahtan tüketen dağınıklıktan kurtulmalıyız.
3. Samimi bir ortam
Bir mekanın kullanımına oranla çok yüksek tavanlı veya çok büyük olması kendimizi rahatsız hissetmemize yol açar. Oturma gruplarımız, evimize gelen misafirlerimiz arasında sıcaklık ve uyumlu bir paylaşım yaratabilmelidir. Bunun için koltuklarımızı birbirinden uzak konumlandırmamalıyız. Hepimiz birbirimizi rahatça duymalı ve görmelidir. Çok geniş ya da yüksek tavanlı salonlarda kendimizi pek rahat hissedemez, bir köşeye geçmek isteriz. Mekânımız insani boyutlardan çıktığında yaşadığımız his işte bu güvensizliktir. Büyük salonumuz varsa birkaç tane oturma grubu ile sohbet köşesi oluşturabilir, karanlık köşeler kalıyorsa da ayaklı aydınlatma elemanlarından destek alarak sıcak bir mekân yaratabiliriz.
Ancak bir mekanı gereğinden fazla eşyayla doldurmak da enerjinin akışını engeller. O yüzden gerçekten ihtiyacımız olan, fonksiyonel, boyutları mekanımızla dengeli seçimler yapmak gerekir.
4. Dekoratif objeler, tablolar ve aynaların gücü
Evimize yerleştirdiğimiz objelerle her daim iletişim içinde olduğumuzu unutmayalım. Olumsuz enerjili resimlerden, agresif şekillerden evimizin tüm mekanlarında kaçınmalıyız. Evimizde yaşarken bize huzur ve ilham verecek, iyi hissettirecek objeler, görseller, tablolar seçmeliyiz. Etrafımız bize neşeyi, bereketi, güzel duyguları çağrıştıran eşyalarla sarılı olmalı. Bunlar güzel geçen bir tatilden almış olduğumuz bir obje, çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın bizi mutlu eden bir hediyesi, baktığımızda gülümseten aile fotoğrafları olabilir. Sevmediğimiz, bize iyi gelmeyen eşyaları ve objeleri kaldırmaksa daha iyi olur. Evimizin ihtiyaçlarını karşılamayı geciktirmemeli, kırık dökük eşyalar, boyası kabarmış duvarlar, yanmayan ampuller, tıkalı tesisatlar gibi durumlar varsa hemen elden geçirmeliyiz.
Evimizde kullandığımız aynanın neyi yansıttığı önemlidir. Ayna neyi yansıtıyorsa bu enerji ikiye katlanacaktır. Doğru yere astığımız bir ayna, güzellikleri, bereketi artırırken, yanlış yere astığımızda ortamımızda negatif enerjiye, gerginliklere sebep olur. Salonumuzdaki pencereden görünen güzel manzarayı yansıtan ayna bu hoş görüntüyü yaşam alanımıza daha fazla dâhil ederek pozitif enerjiyi artırır. Yemek masamızın yan duvarına astığımız, masayı yansıtan bir ayna ile de evimizdeki bereketi, bolluğu artırmış oluruz. O yüzden ayna deyip geçmemek lazım.
5. Elektromanyetik alanlardan mümkün oldukça uzakta
Hiç şüphesiz ki modern dünyada artık evimizin her köşesinde elektromanyetik alan yaratan bir sürü alet kullanıyoruz. Cep telefonları, bilgisayarlar, wi-fi cihazları evlerimizin her köşesinde bize kolaylık sunsa da gizlice strese ve sağlık problemlerine de yol açabiliyor. Elektronik aletleri mümkün olduğunca azaltmak en iyisi ama işe en azından yatak odalarımızdan başlayabiliriz. Elektrikle çalışan radyolu çalar saatleri başımızdan mümkün olduğunca uzak tutmalı ve mümkünse pille çalışanları tercih etmeliyiz. Cep telefonlarımızı kapatıp başucumuzda bulunan eski usul telefonlara yönlendirebiliriz. Elektrikli battaniye kullanıyorsak, yatağa girerken fişini çekmeliyiz. Vücudumuzun manyetik alanı, dünyamızın manyetik alanıyla her daim uyum içinde olmalıdır. Ancak kullandığımız aletlerin yaydığı elektromanyetik dalgalar bu alanı bozduğundan uyku düzenimizi ve sağlığımızı olumsuz anlamda etkilerler.
6. Doğal malzemelerin kullanıldığı doğaya yakın yaşam alanları
Şehir hayatı bizi doğadan koparır, uzaklaştırır. Oysaki hepimizin zaman zaman doğayla bağ kurmaya, şarj olmaya ihtiyacı vardır. O yüzden evimizde kullanacağımız bütün mobilyaların, objelerin, kumaşların, dokuların dengeli ve natürel bir ortam yaratması en idealidir. Seçtiğimiz aksesuarların ve mobilyaların, yaşam enerjisinin akışını kolaylaştıran, yumuşak, yuvarlak hatlı, kıvrımlı olmalarına özen göstermeliyiz.
7. İlham ve neşe yükselen bir ev
Doğal taşlar, enerjimizi yükselten, modumuza göre kullanabileceğimiz aromaterapi mumları, enerjiyi temizleyen tuz lambaları, hayatımızın mottosu cümlelerden oluşan olumlama çerçeveleri, doğayı evimize taşıyan canlı bitkilerimizle kişiselleştirdiğimiz yaşam alanlarımız olumlu yaşam enerjilerini, her daim bereketi, sağlığı, gelişmeyi çeker.
Doğal ışığı bol bol kullanmak, her gün yaşam alanlarımızı havalandırıp temiz havayı içeri almak gibi basit rutinler enerjiyi tazeler. Kokular ve sesler de bir mekanın tanımlanmasında oldukça etkilidir. Güzel bir müzik, evimizde çocuklarımızın veya arkadaşlarımızın kahkahaları, mis gibi kokan bir kek her daim evimizin enerjisini yükseltir.
8. Evimizin şifacısı sevgi ve şükür duyguları
Şükretmek şifayı da beraberinde getirir. Evlerimiz de canlı varlıklar ve bizimle birlikte zaman içinde değişiyor, şekilleniyor, bizimle yaşıyorlar. O yüzden evimize girerken ve çıkarken de teşekkür etmeyi unutmamak lazım (“Şükür evimdeyim”, “Evim, evim, güzel evim” gibi). Bize böyle korunaklı bir yer sağladığı, bizi sarıp sarmaladığı için, güven içinde bizi yaşattığı için… Evimizi sevdiğimiz sürece, evimiz de bizi ve sevdiklerimizi hayatımızın her alanında desteklemeye devam eder. Spiritüel anlamda arınma sağlayan adaçayı gibi bitkileri tütsü şeklinde yakarak, dumanını evimizin her köşesinde, dolap içlerinde gezdirebilir, arada sırada beyaz sirkeli su ile kapı, pencere gibi en çok tutulan alanları silerek negatif enerjileri de temizleyebiliriz.
Unutmayalım ki mekanlar da insanlarla beraber yaşar ve nefes alır… İçinde yaşanılmayan bir ev zamanla yıkık dökük bir hale gelirken, içinde yaşanmaya başladığında canlı bir hale bürünür. Mekânlarımızı yaşatmak, sevmek, onlarla ilgilenmek, ihtiyaçlarını karşılamak, dengeli tutmak önceliğimiz olmalı ki onlar da onlara verdiğimiz olumlu enerjiyi bize yansıtsınlar.
İlginizi çekebilir: Evinizin konumu Feng Shui’ye uygun mu: Nelere dikkat etmelisiniz?